Hayatı
İstanbul Silivrikapı Yayla semtinde dünyaya gelen Veliyyüddin Efendi, Ekşiaş-zâde lakabıyla da bilinir. Vefat tarihi ve yaşı göz önüne alındığında H. 1095 (1683-1684) senesinde doğduğu tahmin edilmektedir. Babası yeniçeri ağalarından Solakbaşı Hacı Mustafa Ağa’dır. Dedesi Hacı Hüseyin Ağa’nın da solakbaşılık vazifesinde bulunduğuna dair bilgiler vardır. Tahsilini tamamladıktan sonra babasının İstanbul Silivrikapı Arabacıbayezid Mahallesi’nde yaptırdığı medresede bir süre müderrislik yapmıştır.
Bir müddet Evkaf-ı Haremeyn müfettişliği yapan Veliyyüddin Efendi 1142’de (1729-1730) Halep kadılığına tayin edilmiş, Patrona Halil İsyanı esnasında vazifeden alınmıştır. Azlinden dört ay sonra Galata kadısı olan Veliyyüddin Efendi, Mısır ve Medine’de de kadılık yapmış, bu esnada hac vazifesini de ifa etmiştir.
Veliyyüddin Efendi, Mayıs 1756’da İstanbul Kadılığı pâyesini alarak Anadolu Kadıaskeri olmuş, iki yıl kadar sonra 28 Nisan 1758 tarihinde Rumeli Kadıaskerliğine tayin edilmiştir. Adaletli ve doğruları söylemekten çekinmeyen bir şahsiyet olan Veliyyüddin Efendi, kendisini sevmeyenlerin iftiralarına maruz kalması sebebiyle üç ay sonra azledilerek Manisa’ya sürgüne gönderilmiştir (3 Ağustos1758).
Ekşiaş-zâde Veliyyüddin Efendi, 26 Temmuz 1759’da İstanbul’a dönmüş, Çelebizâde Âsım Efendi’nin vefatı üzerine 16 Şubat 1760 tarihinde şeyhülislâm olmuştur. Bu göreve tayini esnasında hasta olduğundan iyileşinceye kadar kendisine izin verilmiştir. Padişahın huzurunda giymesi gereken ve şeyhülislâmlık kıyafeti olan beyaz Meşîhat kürkü (Ferve-i beyzâ) Veliyyüddin Efendi’nin konağına gönderilmiş, bu durum Meşîhat tarihinde ilk defa gerçekleşmiştir.
Veliyyüddin Efendi, 6 Eylül 1761’de şeyhülislâmlıktan azledilmiş ve bir müddet Bursa’da ikamet etmiştir. Bursa’dan dönen Veliyyüddin Efendi’nin İstanbul Beykoz’da ikamet etmesine izin verilmiştir. 23 Nisan 1767’de azledilen Dürrîzâde Mustafa Efendi’nin yerine ikinci defa şeyhülislâmlığa getirilmiş ve vefatına kadar bir yıl altı ay iki gün görev yapmıştır. Şeyhülislâmlık süresi, toplam üç yıl yirmi gündür. Şeyhülislâmlığı sırasında Fetvahâne görevlilerinin maaşlarının arttırılmasını sağlayan Veliyyüdin Efendi, tıp eğitimi almadan hekimlik yapanların takibi için hekimlerden oluşan bir heyet oluşturmuştur. Rusya ile savaşa girilmemesinin daha doğru olacağını ve temkinli davranılmasını Sultan III. Mustafa’ya bildiren Veliyyüddin Efendi, Anadolu’da çıkması muhtemel olan isyanı da tedbirler aldırarak engellemiştir.
13 Cemâziyelâhir 1182’de (25 Ekim 1768) Hicri takvime göre seksen yedi yaşında vefat eden Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin vefatı Sicill-i Osmânî’de 3 Cemâziyelâhir olarak geçmekte, mezar taşındaki vefat tarihinde ise gün ve ay bulunmamaktadır. Hacı Veliyyüddin Efendi’nin son vakfiyesinin 3 Cemâziyelâhir 1182 tarihli olması vefat tarihinin 13 Cemâzilâhir 1182 olduğu kanaatini pekiştirmektedir.
Veliyyüddin Efendi’nin naaşı, Koca Mustafa Paşa Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Hazreti Hâlid (Eyüpsultan) Semti Nişancı (Nişancılar) Mahallesi’nde bulunan Şeyh Muhammed Murad-ı Buhârî Tekkesi haziresine defnedilmiştir. Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin, çok sevdiği mürşidiyle aynı mekânda bulunma arzusu gerçekleşmiş ve yaptırdığı mescid-i şerifin sağ tarafı onun ebedî istirahatgâhı olmuştur. Şeyh Murad-ı Buhârî Tekkesi, Nakşibendîlik’in Müceddidiyye kolunun İstanbul’daki ilk merkezi olup Müceddidîlik, Muhammed Murad-ı Buhârî Hazretleri sayesinde Anadolu’ya yayılmıştır.
Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin mezar taşında; ikinci defa geldiği şeyhülislâmlık makamında bulunduğu esnada 1182 senesinde vefat ettiği yazılıdır. Ta‘lik hatla yazılı yuvarlak baştaşı sade olup kitabede özet bilgiler mevcuttur.
Hüve’l-Bâkī
Sâniyâ mesned-ârâ-yı sadr-ı fetvâ iken
vedâ-‘ı âlem-i fâni iden Şeyhülislâm
merhûm ve mağfûr Veliyyüddin Efendi
rûhîçün el-Fâtiha.
Sene 1182 (1768)
Veliyyüddin Efendi’nin büyük oğlu Mustafa Reşid Efendi müderrislik yapmış ve babasından önce 1767 yılında vefat etmiştir. Anadolu ve Rumeli kadıaskerlik vazifelerinde bulunan küçük oğlu el-Hâc Muhammed Emin Efendi, Reisülulemâ vazifesini yürütürken vefat etmiştir. Babasının yanına defnedilen Muhammed Emin Efendi’nin mezar taşındaki vefat tarihi 23 Şaban 1220 (16 Kasım 1805) olup bazı kaynaklarda bu tarih yanlışlıkla 22 Şevval 1220 olarak yazılmıştır. Muhammed Emin Efendi’nin baştaşı da sade olup ta‘lik hatla yazılıdır. Veliyyüddin Efendi ile oğluna ait mezar taşları hatlarının ta‘lik olması ve haziredeki birçok taşa göre daha sade olmaları mânidardır.
Hüve’l-Bâkī
Üç defa sadâret-i Rumeli’den
ma‘zûl ve reîsü’l-ulemâ iken
intikâl-i dâr-ı bekā iden
merhûm ve mağfûrun leh Veliyyüddin
Efendi-zâde el-Hâc Muhammed Emin Efendi
rûhîçün el-Fâtiha.
23 Şaban 1220 (16 Kasım1805)
Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi ile oğlu Reisülulemâ Muhammed Emin Efendi’nin kabirlerinin bulunduğu Şeyh Murad-ı Buhârî Tekkesi haziresindeki mekân üstü açık türbe şeklindedir. Mehmet Nermi Haskan, mescidin sağ tarafındaki bu türbenin ahşap çatısı olduğundan ve tekkenin bakımsız kaldığı dönemlerde yıkıldığından bahsetmektedir. Türbenin ön cephesi kesmetaş duvarlı olup topuz parmaklıklı üç penceresi vardır.
Türbenin yanındaki mescidin de bânisi olan Veliyyüddin Efendi, 1145 (1732) tarihli vakfiyesinde Şeyh Murad-ı Buhârî Zaviyesi’ne mescid yaptırdığını bildirmektedir. Veliyyüddin Efendi’nin İstanbul Beşiktaş’ta bir sahilsarayı ve Maçka’da bir köşkü bulunmaktadır.
Hattatlığı
Şeyhülislam Veliyyüddin Efendi, 18. asrın meşhur hattatlarındandır. Ta‘lik hattını Durmuş-zâde Ahmed Efendi’den (v. 1129/1717) meşketmiş olan Veliyyüddin Efendi, Osmanlı ta‘lik ekolünün önde gelen üstatlarındandır. Ta‘lik sahasında verdiği eserlerden dolayı kendisine “İmâd-ı Rûm” lakabı verilmiş, Yesârî Mehmed Esad öncesinde ortaya çıkan Türk ta‘lik ekolünün öncülerinden sayılmıştır. Hattat Veliyyüddin Efendi’nin hatlarından günümüze ulaşanlar vardır.
İbrâhim oğlu Kadı Osman Efendi, Osman Kethüda-zâde Kadı İsmail Efendi, Ebubekir oğlu Müderris Mehmed Hüdâdâd Bey, Mustafa bin Hüseyin, Tayyibî Mustafa Efendi ve Seyyid Mehmed Said Efendi talik hattı üstadı Veliyyüddin Efendi’nin yetiştirdiği hattatlardandır.
Sultan III. Ahmed ile III. Mustafa’nın Veliyyüddin Efendi’den hat dersi aldığıyla alakalı kayıtlar vardır. Hat sahasında epey mahir olan Sultan III. Ahmed, tahttan çekildikten sonra Mushaf-ı Şerîf yazmakla meşgul olmuş, yazdığı Kur‘ân-ı Kerîm’lerden ikisini Ravza-i Mutahhara’ya vakfetmiştir.
Veliyyüddin Efendi’nin ta‘lik kıt‘a ile murakka‘ları çeşitli müze, kütüphane ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi ve İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan hatlar Veliyyüddin Efendi’nin ta‘lik yazıdaki sanat gücünü gösteren numunelerdendir. Medine-i Münevvere’de vazife yaptığı esnada Hattat Hacı Veliyyüddin Efendi’nin yazdığı hat eserleri, Ravza-i Mutahhara’nın kıble tarafındaki Şeyhülislâm Arif Hikmet Bey Kütüphanesi’nde muhafaza edilmekteydi.
Veliyyüddin Efendi’nin kendi yazılarının yanında zengin bir hat koleksiyonu bulunmaktaydı. Kendi kütüphanesinde de bazı örneklerine rastlanan bu koleksiyon vefatından sonra korunamamıştır.
Dönemine ait birçok mimari eserin celî ta‘lik kitabe yazılarının Veliyyüddin Efendi’ye ait olduğu görülmektedir. İstanbul’da Hekimoğlu Ali Paşa Camiinin avlu kapıları üzerindeki kitabeler ile sebil ve çeşme kitabeleri, Sadrazam Ali Paşa Camii’nin sebil, çeşme ve avlusunun iki kapısı üzerindeki kitabeler, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın Şehzadebaşı’nda yaptırdığı Orta Camii’deki çeşmenin kitabesi, Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi kitabesi, Eyüpsultan Nişanca Mahallesi’nde bulunan Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi kapısı üzerindeki manzum kitabe, Üsküdar Ayazma Camii kitabesi ve Fâtih Sultan Mehmed tarafından silahhane yapılan Aya İrini’nin III. Ahmed dönemindeki tamiriyle alakalı kitabe Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi tarafından yazılmıştır.
Çiçek Yetiştiriciliği
Çiçek yetiştiriciliğine Osmanlı erkânı, ilim erbâbı, tasavvuf ehli ve halk son derece önem vermiştir. Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri, Şeyhülislâm Ebussuûd ve Veliyyüddin efendiler çiçek yetiştiriciliğinde öne çıkan isimlerdendir. Lâle, gül, menekşe, nergis ve sümbül en çok yetiştirilen çiçekler arasındadır. Çiçeklerden lâle ile gülün yeri farklıdır. Osmanlı toplumunda lâle; Allâh ü Teâla’yı, gül ise Peygamber Efendimizi temsil etmektedir. Bir döneme adını veren lâlenin ticareti muteber bir meslek olmuş ve Osmanlı toplumunda lâle soğanları yüksek fiyatlarla alınıp satılmıştır. Şükûfenâmelerde beş yüze yakın lâle çeşidinden bahsedilmektedir.
18. asrın başlarında lâle yetiştiriciliğinin toplumda rağbet görmesi nedeniyle 1718-1730 tarihleri arasına sonradan Lâle Devri denilmiştir. III. Ahmed’in saltanat yıllarına rastlayan bu dönemde Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ön plana çıkmıştır. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Veliyyüddin Efendi’nin sanatkârlığını takdir etmiş ve lâleye olan düşkünlüğünü görerek ona destek olmuştur.
Çiçek yetiştiriciliğine ve lâlelere özel ilgi duyan Veliyyüddin Efendi, çaprazlama yöntemiyle otuz beş cins lâle yetiştirmiştir. Saray için sipariş edilenler arasında Veliyyüddin Efendi’nin yetiştirdiği Nihâl-i işve ve Lem‘a-i feyz adlı lâle soğanları da yer almıştır. Veliyyüddin Efendi, hat sahasındaki maharetini çiçek yetiştiriciliğinde ve onların isimlendirilmesinde de göstermiştir. Onun lâleleri ve çiçeklere verdiği güzel isimler üzerine şiirler yazılmıştır.
Lâle yetiştiriciliğine kendini adayan Veliyyüddin Efendi, baba mülkü olan Silivrikapı sur dışında bulunan arazilerinde ve Maçka’daki köşkünde dünyanın en nadir lâlelerini yetiştirmiştir. Meşâhir-i lâle-perverândan (Meşhur lâle yetiştiricilerinden) sayılan, “Sâhib-i tohum (Tohum sahibi) ve Şükûfe-pesend (Çiçek âşığı)” gibi lakaplarla anılan Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin yetiştirdiği “Nihâl-i işve” isimli lâlesi çok meşhur olmuştur.
Veliyyüddin Efendi’nin Vakfettiği Hayır Eserleri
Veliyyüddin Efendi’nin birçok hayratı olup bunlarla ilgili vakfiyeye çeşitli zamanlarda eklemeler yapmıştır. Kendi vakfının yanı sıra babası Mustafa Ağa’ya ait vakfa da sahip çıkan Veliyyüddin Efendi, Hicri 1145 senesinde düzenlediği vakfiyesini, vefat tarihi olan 1182 yılına kadar defalarca düzenleyerek genişletmiştir.
Vakıflar Arşivi 736/3 numaralı defterin 59. sayfa, 20. sırasında kayıtlı İstanbul’da Veliyyüddin Efendi bin Mustafa Ağa Vakfı vakfiyesi 25 Muharrem 1145 (18 Temmuz 1732) tarihlidir. Bu vakfiye, Veliyyüddin Efendi’nin Mısır kadısı olduğu esnada düzenlenmiştir. Vakfiyede Veliyyüddin Efendi; Yedikule Kapısı haricinde kiraladığı Sultan Bayezid Vakfı’na ait arazi ile birlikte yirmi dönümlük bahçesini, bahçenin ana yol tarafına ve aynı mevkide dörtyol ağzında yaptırdığı çeşmeyi vakfettiğini bildirmektedir.
Adı geçen vakfiyede; Veliyyüddin Efendi’nin Şeyh Murad-ı Buhârî Tekkesi içinde mescid yaptırdığından bahsedilmektedir. Mescid, avlu kapısından girerken sol tarafta olup kare planlı ve tek kubbelidir. Kubbe sekiz köşeli bir kasnağa oturtulmuştur. Tuğla hatıllı olarak kesme taştan yapılmıştır. Alt ve üst pencerelerden ışık alan mescidin mihrabı niş şeklindedir. Zemin kayması sebebiyle kubbe ve duvarlarında çatlamalar olan mescidin zemini İlim Kültür ve Sanat Vakfı tarafından yapılan son restorasyonda güçlendirilmiş, gerekli düzenlemeler yapılarak mescid ihya edilmiştir.
Vakfiyede; tekke yanındaki dört yüz on dört zirâ arsa ile bu arsaya bitişik sekiz yüz on zirâ arsa üzerindeki iki katlı evini de vakfettiğini bildiren Kadı Veliyyüddin Efendi, bahsedilen arsalardan bir kısmının tekkenin avlusuna eklenmesini, bahçeli evin de kiraya verilerek gelirinin vakfedilen malların masrafları için harcanmasını şart koşmuştur.
Şeyh Murad-ı Buhârî Tekkesi Mescidi’nde vazife yapan imam, müezzin, kayyım ile Ramazan-ı Şerif’te hatimle teravih kıldıran hâfız efendiye ve tekkenin diğer vazifelilerine verilecek paralar hususu da vakfiyede bildirilmiştir. Ayrıca mescidin ihtiyaçları için gereken malzemelerin satın alınması, geceleyin yapılan hatm-i hâcegândan sonra helva verilmesi de vakfiyede şart koşulmuştur. Vakfiyede; vakfın görevlilerinden olan mütevelli, nâzır, kâtip, câbi, su yolcu vesaireye verilecek ücretler tesbit edilmiş ayrıca artan gelirlerin babası Mustafa Ağa’nın tesis ettiği vakfa aktarılacağı bildirilmiştir.
Veliyyüddin Efendi; Bursa’da bulunan Abdal Murad Zaviyesi’ne yol yaptırmıştır. Babasının Arabacıbayezid Mahallesi’nde inşa ettirdiği medrese duvarındaki çeşmenin giderleri ile medresede çalışanlar için tahsisat ayırmıştır. Hacı Veliyyüddin Efendi, İstanbul’da Edirnekapı ile Otakçılar arasında bulunan Bâhir Mustafa Paşa’nın inşa ettirdiği Nakşibendî Tekkesi’ne minber koydurmuş, ayrıca Koca Mustafa Paşa Camii avlusuna muvakkithâne inşa ettirmiştir.
İstanbul Yedikule haricinde bulunan ve Sultan Bayezid-i Veli Vakfı’na ait olan Çırpıcı Çayırı Zeytinburnu ilçesinde yer almaktadır. Çırpıcı Çayırı’nda çeşme yaptıran Veliyyüddin Efendi, bu civardaki geniş bir araziyi İstanbul halkına mesire alanı olarak vakfetmiştir. Veliyyüddin Efendi’nin çeşmeler yaptırdığı bu mekân, İstanbul halkının çok sevdiği bir mesire alanı haline gelmiş ve Veliyyüddin Efendi Çayırı diye meşhur olmuştur. Zamanla Veliyyüddin Efendi ismi kısalarak Veli Efendi’ye dönüşmüştür. Osmanlı Arşivi vesikalarında bu mekândan “Veliyyüddin Efendi /Veli Efendi Sahrası” diye de bahsedilmektedir.
Çırpıcı ve Veliyyüddin Efendi çayırları, İstanbul’a gelen muhacirlerin toplanma yeri olarak da kullanılmıştır. Bayramlar gibi sevinç günlerinde ve tabiî afetler esnasında bu çayırlar ahalinin akın ettiği mekânlar olmuş, bu esnada gerekli emniyet tedbirleri de alınmıştır. Çırpıcı Çayırı’ndan akan dereden halk ve basmacı esnafı istifade etmiştir. Vakıf olan Veliyyüddin Efendi Çayırı’ndan akan dere ile dere kıyısından basmacı esnafının istifade ettiğini, Istabl-ı Amire’nin ihtiyacı olan otların ise Veliyyüddin Efendi ve Çırpıcı çayırlarından temin edildiğini arşiv vesikalarından öğrenmekteyiz.
Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi, vakfettiği mesire alanı ile içinde yaptırdığı hayır eserlerinin ayakta kalabilmesi ve bunların masrafları için gelir sağlayan gayrimenkuller vakfetmiştir. İstanbul’un en gözde mesire yerlerinden biri olan Veliyyüddin Efendi Çayırı, vakfedildiği 1732 tarihinden itibaren -yaklaşık iki asır- vakfiye şartlarına uygun bir şekilde İstanbul halkına hizmet etmiştir. Numune-i Terakki gibi mekteplerin talebelerine ziyafetler verilen Veliyyüddin Efendi Çayırı İstanbul halkının gözde mesire alanlarından olmuştur. Korucu ve sair görevliler tarafından emniyeti sağlanan Veliyyüddin Efendi Çayırı mesire alanının güzelliği Bekçi Baba’nın dizelerine yansımıştır.
Bir çeşme olunmuş bina
Gayet safa geldi bana
Dört tarafı çayır çemen
Yapanlara ettim dua.
Fildamına yakın mahâl
Yapılmış hakkâ bî-bedel
Etrafına birkaç sofa
Bina eylemişler güzel.
Hayli ağaçlar dikilmiş
Seyrine asker çekilmiş
Bir tarafı çayırlıktır
Bir taraf bostan ekilmiş.
Goncadârdır dolaşması
Bir iki bayır aşması
Adın sordum dedi biri
Veli Efendi Çeşmesi.
Görünce medhini ettim
El kaldırıp dua ettim
Suyu âb-ı hayât gibi
Nûş eyleyip safâ ettim.
Mermer oluktan su akar
Durmuş âlem seyre bakar
Ol mahallin yok nazîri
Otları misk gibi kokar.
İkinci Meşrutiyet ilan edilmişti. II. Abdülhamid Han tahttan indirilerek Selanik’e sürülmüş, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkisi yönetimde görülmeye başlamıştı. Enver Paşa, 1911 yılında Alman dostlarından bir heyet oluşturarak İstanbul’da at yarışı düzenlenebilecek bir arazi tesbit edilmesini istemiştir. Alman heyetin, vakıf mülkü olan Veli Efendi Çayırı’nı gözüne kestirmesi üzerine mesire alanı işgal edilerek buraya hipodrom yapılmıştır. Bazı kaynaklar mesire alanına hipodrom yapılma tarihini 1912 ve 1913 olarak kaydetmektedir.
Bu tarihten itibaren arazisinin çoğu İstanbul halkına hizmetten alıkonulan Veliyyüddin Efendi Çayırı, vakfiye şartlarına ve vakfedenin dinî inanışlarına aykırı olarak bahislerin döndüğü ve at yarışlarının yapıldığı bir mekân haline gelmiştir. Malları işgal edilen diğer vakıflarda olduğu gibi vakfedenlerin laneti buna sebep olanları kuşatmıştır. Yedi sene sonra; ülkeyi felakete sürüklemekle suçlanan İttihat ve Terakki Partisi 1 Kasım 1918’de kendini feshetmiş, parti liderlerinden olan Enver, Cemal ve Talat paşalar Osmanlı topraklarından gizlice kaçmışlardır.
Balkan Savaşı’yla Osmanlı toprakları düşmanlar tarafından işgal edilmeye çalışılmış, bu esnada bile düzenlenen at yarışları İstanbul’un bir kısım zenginleri ve yabancılar tarafından takip edilmiştir. Paralı bahislerle oynanan at yarışları, başlangıcından itibaren çok az kesintiye uğramıştır. İttihat ve Terakki iktidarı döneminde teşvik edilen at yarışı bahisleri, Birinci Dünya Savaşı yıllarında bile genelde devam etmiş, İstanbul’da yarışlara ara verilmek istenmemiştir.
Veliyyüddin Efendi Vakfı’na ait olduğu halde Hazineye devredilen at yarışlarının yapıldığı hipodrom yerinin idaresi bir müddet Şehremaneti tarafından yürütüldükten sonra 1917 yılında Sipahi Ocağı’na satılması gündeme gelmiş bununla ilgili yazışmalar sürmüştür. Ayrıca Veli Efendi Çayırı’nın Sipahi Ocağı’na devri, bir kısmının Şimendifer Kumpanyası’na verilmesi, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin tayyare almak için tertip ettiği at yarışı, çayırda yapılan askeri talimler vesaireyle alakalı Osmanlı Arşivi belgelerinde bilgiler bulunmaktadır.
Hipodromdaki at yarışları Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. 31 Temmuz 1949’da at yarışlarına hile karıştırıldığı gerekçesiyle seyircilerin hakem kulesini ve tribünleri yakması üzerine yarışlara bir süre ara verilmiş, tamirattan sonra yarışlar yeniden başlamıştır.
İstanbul’un Makriköy (Bakırköy) ilçesinde bulunan Veliefendi Hipodromu 596 dönüm arazi üzerine kurulmuştur. Hipodrom arazisi, 1950 yılında Tarım Bakanlığı tarafından Türkiye Jokey Kulübü’ne kiralanmış, 1953 tarihinde Türkiye Jokey Kulübü ile Tarım Bakanlığı arasında bir sözleşme yapılmıştır. Türkiye Jokey Kulübü, 3 Ekim 1953 tarihinden bu yana, at yarışlarını devam ettirmektedir. Vakıf olan Veliyyüddin Efendi Çayırı’ndan geriye kalan, Veliefendi adıyla vakfedenin kemiklerini sızlatan bahislerin döndüğü hipodrom olmuştur.
Veliyyüddin Efendi, 3 Rabîulevvel 1175 (2 Ekim 1761) tarihinde düzenlediği bir vakfiye ile 150 kitabını Âtıf Efendi Kütüphanesi’ne vakfetmiş, kütüphâne hâfız-ı kütüblerinin ücretlerini de artırmıştır. Vefatından kısa bir süre önce 3 Cemâziyelâhir 1182 (15 Ekim 1768) tarihli vakfiyesiyle de Âtıf Efendi Kütüphanesi’ne verdiği kitaplar ile sahip olduğu diğer kitapları kendi ismiyle anılan kütüphanesine vakfetmiştir.
İstanbul Bayezid Camii’nin sağ tarafında bulunan Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi Kütübhanesi ve içindeki kitaplar Veliyyüddin Efendi’nin önemli vakıflarındandır. Veliyyüddin Efendi’nin vefatından on gün önce düzenlediği vakfiyesinde; kütüphane çalışanlarında aranacak vasıflar, bulunmaması gereken özellikler, bunlara verilecek ücretler belirtilmiş ve hâfız-ı kütüblerin (kütüphanecilerin) kendilerine ayrılan evlerde oturacakları bildirilmiştir. Hâfız-ı kütüblerin kütüphanede bütün gün bulunması, vefat eden hâfız-ı kütüblerin yerine yetişkin olmayan çocuklarının getirilmemesi ve dışarıya ödünç kitap verilmemesi vakfiyede şart koşulmuştur.
Veliyyüddin Efendi’nin kütüphanesine vakfettiği kitapların listesi vakfiyenin sonunda bulunmaktadır. 1690 cilt olan bu kitapların isim ve özelliklerinin bildirildiği katalog sonraki yıllarda yapılmıştır. Tarihçi Vâsıf Efendi, Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’nde nâdir kitapların bulunduğunu ve kütüphaneden çok sayıda okuyucunun faydalandığını belirtmektedir. Veliyyüddin Efendi’nin Kadıasker ve Reisülulema olan küçük oğlu Muhammed Emin Efendi babasının vakıf ve kütüphanesine mütevelli olmuştur. Kütüphane için değerli kitaplar satın alıp talebelerin ihtiyaç duydukları kitapları temin eden Muhammed Emin Efendi babasının yolundan gitmiştir. Kütüphane koleksiyonu, diğer cami ve medreselerden nakledilen kitaplarla daha da zenginleşmiştir.
Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’nin sayımı her sene Muharrem ayında bir müfettiş gözetiminde yapılmaktaydı. Bu sayımlar sonucu hazırlanan bazı kataloglarda kitapların ebatlarının da tesbit edildiği görülmektedir. Kütüphanenin katalogu 1304 (1886) yılında Devr-i Hamîdî katalogları arasında basılmıştır.
Vakfiyesinde belirtildiğine göre Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi cuma günü hariç her gün güneş doğduktan bir saat sonra açılmakta ve güneşin batışından bir saat önce kapatılmaktaydı. Hâfız-ı kütübler, kütüphaneye hiç kimse gelmese de vazifelerinin başında bulunmak mecburiyetindeydi. Kütüphaneye hâfız-ı kütüp, hâfız-ı kütüp yardımcısı gibi görevlilerin tayini, Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’ne ait olup Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nde bulunan “Fındıklılı Mehmed Efendi Tarihi” adlı eserin ait olduğu kütüphaneye teslim edilmesi vesair konularla alakalı Osmanlı Arşivi vesikalarına rastlanmaktadır.
Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi, rutubetten korunması için havalandırma sağlayacak bir mahzen üzerine iki kubbeli olarak inşa edilmiştir. Çalışanların masraflarının karşılanabilmesi için II. Bayezid Vakfı’ndan tahsisat ayrılmıştı. Kütüphaneye Bayezid Camii içinden de geçilmekteydi. Kütüphanedeki kitaplar 1952 yılında Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Bu koleksiyonda günümüzde 3086 yazma ve 627 matbu olmak üzere 3713 eser bulunmaktadır.
Sonuç
İstanbul Silivrikapı’da dünyaya gelen Veliyyüddin Efendi’nin 1095 (1683-1684) yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Babası yeniçeri ağalarından Solakbaşı Hacı Mustafa Ağa olup kendi ismiyle anılan vakfı vardır. Tahsilini tamamladıktan sonra Veliyyüddin Efendi, babasının Silivrikapı Arabacıbayezid Mahallesi’nde yaptırdığı medresede bir süre müderrislik yapmıştır.
Veliyyüddin Efendi, Evkaf-ı Haremeyn müfettişliğinden sonra Halep, İstanbul Galata, Mısır ve Medine kadılıklarında bulunmuştur. Anadolu ve Rumeli Kadıaskerlikleri vazifesinden sonra 16 Şubat 1760 tarihinde şeyhülislâm olmuştur. 23 Nisan 1767’de ikinci defa şeyhülislâmlığa getirilmiş ve vefatına kadar bu görevde kalmıştır. Şeyhülislâmlık süresi toplam üç yıl yirmi gündür.
Şeyhülislâmlığı sırasında Fetvahâne görevlilerinin maaşlarının arttırılmasını sağlayan Veliyyüdin Efendi, tıp eğitimi almadan hekimlik yapanların takibi için hekimlerden oluşan bir heyet oluşturmuştur. Rusya ile savaşa girilmemesinin daha doğru olacağını Sultan III. Mustafa’ya bildiren Veliyyüddin Efendi, Anadolu’da çıkması muhtemel olan isyan için de tedbirler aldırmıştır.
25 Ekim 1768’de vefat eden Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin naaşı, Koca Mustafa Paşa Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Eyüpsultan semtinde bulunan Şeyh Muhammed Murad-ı Buhârî Tekkesi haziresine defnedilmiştir. Veliyyüddin Efendi’nin, mürşidiyle aynı mekânda bulunma arzusu gerçekleşmiş ve yaptırdığı mescidin yanı onun ebedî istirahatgâhı olmuştur.
Veliyyüddin Efendi’nin büyük oğlu Mustafa Reşid Efendi müderris olup 1767 yılında vefat etmiştir. Küçük oğlu Reisülulemâ Muhammed Emin Efendi, babasının yanına defnedilmiştir. Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi ile oğlu Reisülulemâ Muhammed Emin Efendi’nin kabirlerinin bulunduğu mekân açık türbe şeklindedir.
Şeyhülislam Veliyyüddin Efendi, 18. asrın meşhur hattatlarından olup Osmanlı ta‘lik ekolünün önde gelen üstatlarındandır. Ta‘lik sahasında verdiği eserlerden dolayı kendisine “İmâd-ı Rûm” lakabı verilmiştir. Veliyyüddin Efendi’nin hatlarından günümüze ulaşanlar vardır. Onun hatları çeşitli müze, kütüphane ve özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Kendi yazılarının dışında Veliyyüddin Efendi’ye ait olan zengin hat koleksiyonu vefatından sonra korunamamıştır.
Dönemine ait birçok mimari eserin celî ta‘lik kitabe yazıları Veliyyüddin Efendi’ye aittir. Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi kitabesi, Eyüpsultan Nişanca Mahallesi’nde bulunan Şeyhülislâm Mustafa Efendi Tekkesi kapısı üzerindeki manzum kitabe, Üsküdar Ayazma Camii kitabesi ve Fâtih Sultan Mehmed tarafından silahhane yapılan Aya İrini’nin Sultan III. Ahmed dönemindeki tamiriyle alakalı kitabe Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi tarafından yazılmıştır.
Dünyanın en nadir lâlelerini yetiştiren Çiçek âşığı Veliyyüddin Efendi bu sahadaki maharetini yetiştirdiği lâlelerin isimlendirilmesinde de göstermiştir. Meşhur lâle yetiştiricilerinden sayılan ve Sâhib-i tohum diye anılan Veliyyüddin Efendi’nin yetiştirdiği “Nihâl-i işve” isimli lâlesi çok meşhur olmuştur.
Veliyyüddin Efendi’nin birçok hayratı olup bunlarla ilgili çeşitli zamanlarda düzenlediği vakfiyeler vardır. Kendi vakfının yanı sıra babası Mustafa Ağa’ya ait vakfa da sahip çıkan Veliyyüddin Efendi, Hicri 1145 senesinde düzenlediği vakfiyesini, vefat tarihi olan 1182 yılına kadar defalarca düzenleyerek genişletmiştir.
Veliyyüddin Efendi; Çırpıcı Çayırı civarındaki arziyi vakfettiğini, bu çayır başta olmak üzere çeşitli yerlerde çeşmeler yaptırdığını, Muhammed Murâd-ı Buhârî Tekkesi’nde mescid inşa edip tekke için ev ve arsa bağışladığını vakfiyesinde bildirmektedir. Vakfiyede, vakfettiği emlakin giderleriyle alakalı kayıtlar da mevcuttur. Şeyh Murâd-ı Buhârî Tekkesi’nin mimari gelişiminde Veliyyüddin Efendi’nin katkısı büyüktür.
Âtıf Efendi Kütüphanesi ile kendi kütüphanesine bağışladığı kitaplar, kütüphane çalışanlarıyla ilgili şartlar, kütüphane hizmetleri ve masraflarıyla alakalı bilgiler de vakfiyelerde yer almaktadır. Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin yaptırıp vakfettiği eserler ve buralardaki görevliler hakkında Osmanlı Arşivi vesikalarında da bilgi bulunmaktadır.
Veliyyüddin Efendi’nin vakfı olup Veliyyüddin Efendi Çayırı diye meşhur olan mekân, yaklaşık iki asır İstanbul halkına mesire alanı olarak hizmet vermiştir. Sevinç ve âfet zamanlarında Osmanlı toplumuna hizmet veren bu çayır, İttihat ve Terakki döneminde işgal edilerek hipodrom haline getirilmiştir. Vakfiye şartlarına ve vakfeden Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi’nin dinî inançlarına aykırı olarak bahislerin döndüğü at yarışlarının yapıldığı Veliefendi Hipodromu günümüzde 596 dönümlük yer işgal etmektedir.
Şeyhülislâm Hattat Veliyyüddin Efendi çok yönlü bir şahsiyettir. İlim ve tasavvuf erbâbı olması yanında sanatkârlığı ve çiçeklerle ilgili uzmanlığıyla bilinmektedir. Onun yazdığı hat eserleri mekânları süslerken vakfettiği hayır eserlerinin bir kısmı insanlara hizmete devam etmektedir.
Veliyyüddin Efendi’nin Şeyh Muhammed Murâd-ı Buhârî Tekkesi’nde yaptırmış olduğu mescid ile bu maneviyat merkezindeki diğer hayır eserleri, İlim Kültür ve Sanat Vakfı tarafından ihya edilmiştir. Bu vesileyle vakfın kurulmasında ve hizmetlerinin devamında emeği geçen hocalarımızı hayırla yâd eder, vakıf yöneticilerine teşekkür ederim.
Şeyhülislâm Hacı Veliyyüddin Efendi’nin yolundan giderek ecdâdın vakfettiği eserleri ihya eden, onları koruyan ve gayesine uygun olarak kullanan vefâlı torunlara da teşekkürü borç bilirim. Veliyyüddin Efendi’nin; mürşidine, hayr u hasenâta, sanata ve çiçeğe olan muhabbetinin gönüllerimizde yer etmesi dileğiyle…
Kaynaklar
Çetin Nuran, “Murâd-ı Buhârî Tekkesi ve Fonksiyonları”, Amasya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 4, s. 33.
Erünsal İsmail E., “Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 43, s. 42.
Habib, Hat ve Hattâtân, Matbaa-i Ebüzzıya, s. 247.
Haskan M. Mermi, Eyüp Sultan Tarihi, Eyüp Belediyesi Kültür Yayınları, c. 1, s. 135-136, 139; c. 2, s. 551, 564, 708.
Osmanlı Arşivi (BOA) vesikaları, A.AMD 19/66; AE.SMHD.II 70/5061; AE.SMST.III 120/9211, 329/26548; AE.SSLM.III, 341/19675, 367/20977; A.MKT.MVL 1/12; BEO, 4288/321585, 4505/337815, 4509/338162, 4667/350001; C.AS 633/26691; C.EV 274/13961; C.MF 117/5815; C.ML 286/11764, 350/14368; DH.UMVM 97/39; HAT 625/30895; MF.MKT 401/25, 465/65, 1169/58, 1197/67; ML:EEM 79/78, 82; MV 205/72, 249/31; TS.MA.e 1171/11; Y.MTV 121/14; Y.PRK.ZB 8/41.
Özcan Tahsin, “Veliyyüddin Efendi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 43, s. 40-41.
Özcan Abdulkadir, “Lâle Devri”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 27, s. 81-82.
Fındıklılı İsmet Efendi, Şakāik-i Nu‘mâniyye ve Zeyilleri (Tekmiletü’ş-Şakaik fî Hakk-ı Ehli’l-Hakaik), Neşre Haz: Doç Dr. Abdülkadir Özcan, c. 4, s. 399-400, c. 5 s. 69, 217, 246.
Şeyh Muhammed Murad-ı Buhârî Tekkesi haziresinde bulunan Şeyhülislâm Veliyyüddin Efendi ile oğlu Reisülulemâ Muhammed Emin Efendi’ye ait mezar taşları.
Şimşek Halil İbrahim, “Murad Buhârî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 31, s. 186.
Tanman M. Baha, “İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri Tipoloji Denemeleri”, Doktora Tezi, İstanbul 1990, s. 833-834, 838.
Tanman M. Baha, “Şeyh Murad Tekkesi”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 39, s. 62-63.
Tekin Zeki, “Şeyh Murat Tekkesi ve Vakıfları”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 2, s. 437.
Torun Ahmet Semih, “Eyüp’ün Güzel Bir Köşesi Şeyh Murad-ı Buhârî Tekkesi”, XI. Eyüpsultan Sempozyumu, 2010, s. 75-76.
Torun Ahmet Semih, “Şeyh Muhammed Murad-ı Buhârî Tekkesi Haziresi Üzerine Bir Değerlendirme”, Vakıflar Dergisi, S. 34, s. 139, 145.
Vakıf Kayıtlar Arşivi (VGMA)Vakfiyeleri, 736/3 Nolu defterin 59. sayfa 20. sırasında kayıtlı İstanbul’da Veliyyüddin Efendi bin Mustafa Ağa Vakfı’na ait Hicrî 1145 tarihli vakfiye.
Veliyyüddin Efendi’nin; Hicri 1151, 1155, 1173, 1175, 1176 yıllarında yeniden düzenlediği vakfiyeler.
3 Cemâziyelâhir 1182 (15 Ekim 1768) tarihli vakfiye. (VGMA, nu: 745).